22 Nisan 2009 Çarşamba

look up!

İstanbul, kimi zaman dünyanın en güzel, kimi zaman en yorucu, kim zaman en huzurlu, kimi zaman en zalim, kimi zaman en bonkör, kimi zaman mucizeler kimi zaman felaketler şehri. Tüm zamanlarını yaşattı bana bu yaşadığım şehir... Belki de tüm bunşarı yaşattığı için asla kopamayacağımı bildiğim şehir.

Bir süredir  hatta epey bir süredir kara bu şehir... İnsanlarının yüzlerinde gölgeler dolanıyor belki de bunu saklarcasına gözler hep yere bakıyor. Artık kimse yukarı ya da ileri bakmıyor... Gözler yerleri seyre durmuş gölgeli yüzler daha da gölgelenmiş....

Her zaman keyifli bir serğven olan İstklal Caddesinde yürüyorum yine.. Her günün ayrı bir masalı olur bu caddede, şimdilerde hiç ağacı kalmamış kurak cadde.. Cadde her zaman hayat doludur ama yeşili kalmadığından mıdır nedir caddeye de düşmüş o gölge cadde de sadece gri... İnsanların enerjileri ile nefes alan bu cadde  karamsarlığa yenik düşmüş gibi. Herkes aynı baş önde, gözler yerde, sırtta sanki tonlarca ağırlık taşıyormuş izlenimşi veren o tanıdık üzgün kambur.

İnsan vücudu ruh halinin bir aynasırdır. Çeşitli duruşlarımızla ele veririz ruh halimizi. Şimdi bu duruma göre tüm şehir gerçekten depresif.. Çoğunluğa bulaşmış tehlikeli bir salgın gibi herkesi derinden vurmuş yakalamış sanki bırakmaya da niyeti yok gibi. O kadar zamandır yere dikmişiz ki gözlerimizi ruhumuz gökyüzünün aydınlığındaan mahrum kalmış... Unutmuşuz....

Dmeyin ki belediyeler çalışmıyor her taraf çukur dolu ileri bakarak yukarı bakarak yürümek ne mümkün ...Gerçek payı da olsa bahane bunların hepsi.... Demeyin ki kriz var nasıl mutlu olalım... Ama krizi dikkat edelimde kendi krizimiz haline dönülştürmeyelim.. Bence artık yukarı bakma zamanıdır herkes için. Gerekirse düşme riskini de alıp yukarıya bakmalı, omuzlarmızı dikleştirmeli.. Çünkü gökyüzü betonların arasında sıkışıp kalmış bizlerin aydınlığı, açıklığı, gülümsememizi buşabileceğimiz tek yerdir... Silkinmeli ve ileri hatta yukarı bakmalı tüm güzellikler için...
ml 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder